Enerji alanında çalışınca ve literatürü takip etmek istendiğinde zaman zaman karşımıza iklim krizi ve enerji ilişkisi karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Enerji A.Ş. işbirliği ile yapılan çalıştayda (hani KADEM’in de katıldığı) şu başlık herkesin ilgisini çekti: “Cinsiyete duyarlı iklim değişikliği.” İlk defa duyduğum bu kavramın çıkış kaynağını merak ettim.
Karşıma Paris anlaşması çıktı, hatta anlaşmaların maddelerine geçmeden giriş kısmında açık bir şekilde iklim değişikliği ile toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarına vurgu yapıldığını gördüm. Paris Anlaşması 7 Ekim 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanmış, iç hukuk onay süreci tamamlanmış ve Anlaşma onay belgesi ulusal beyanımızla birlikte, 11 Ekim 2021 tarihinde BM Sekretaryasına tevdi edilmiş. Özünde Paris Anlaşması, temel olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne dayanmakta ve Kyoto Protokolü’nün sona erme tarihi olan 2020 sonrası iklim değişikliği rejimini düzenlemeyi amaçlamakta.
Literatürü karıştırdığımız zaman karşımıza “iklim krizi ve çevre”, “iklim krizi ve fakirlik”, ile “iklim krizi ve açlık” gibi başlıklar çıkıyor ve bu korelasyonları tartışmak anlaşılabilir. Ancak “cinsiyete duyarlı afet/iklim krizi” başlığı sıradışı, anlamsız ve bilimsel tarafı yok.
Bu konuda ağırlıklı olarak yurt dışından ve yurt dışı destekli yurt içi organizasyonların çabalarını görüyoruz. Mesela;
Avrupa Bankası’nın 57 sayfalık 2021-2025 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Strateji Belgesinde “iklim krizi ile toplumsal cinsiyet eşitliği” ilişkilendirilmiş. Hatta “toplumsal cinsiyete duyarlı finansal sistemler”, “toplumsal cinsiyete duyarlı hizmetler ve kamu mallarına erişim” gibi ilginç başlıklara destek çalışmalarının detayları görülebilir.
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen proje kapsamında ciddi diziler kısa adıyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin izlenmesi projesi kapsamında çok ilginç iş ilanlarına şahit oluyorsunuz:
-İklim Değişikliği, Kırsal Alan ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği haritalama çalışması tematik alan uzmanı,
-Kamu Harcamaları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği haritalama çalışması tematik alan uzmanı,
-İşyerinde Şiddet, Taciz ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği haritalama çalışması tematik alan uzmanı,
-Sanatta Toplumsal Cinsiyet Eşitliği haritalama çalışması tematik alan uzmanı,
-Afet Yönetimi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği haritalama çalışması tematik alan uzmanı
-Toplumsal cinsiyete duyarlı savunuculuk eğitim materyali hazırlama uzmanı,
-Toplumsal cinsiyete duyarlı veri analizi eğitim materyali hazırlama uzmanı
-Toplumsal cinsiyete duyarlı veri okuryazarlığı ve veri görselleştirme eğitim materyali hazırlama uzmanı,
-Toplumsal cinsiyete duyarlı vaka ve dava izleme eğitim materyali hazırlama uzmanı.
Tabii yurtdışının bu katkıları(!) göz ardı edilemezken Türkiye’de de Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), TÜSİAD ve TÜRKONFED tarafından hazırlanan, İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı aracılığıyla fonlanan “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Kriz Yönetimi” Rehberi’nin tanıtım toplantısı 2 Kasım 2022 günü Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Türkiye Ülke Direktörü Asya Varbanova, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan gibi üst düzey katılımlarla gerçekleştiriliyor.
7 Mart 2023 günü gerçekleştirilen İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim Mühendislik Ve Teknolojide Kadın Araştırmaları Ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Afet Yönetimi” konulu etkinlik gerçekleştiriliyor. Bu etkinliğin 2 saatlik görüntülü kaydına internetten erişebilirsiniz.
8 Mart 2023 günü Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Tekirdağ Barosu Hizmet Binasında “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Afet Koordinasyon Toplantısı” gerçekleştiriliyor. Baro Başkanı Av. Egemen Gürcün ve Başkan Yardımıcısı Av. Zümrüt Canku Arslan ve TBB Delegesi Av. Ertürk Karakaş ve Baro Yönetim Kurulu Üyesi Av. Zeynep Hazal Taş Fazlı’nın da katıldığı toplantıda Tekirdağ Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı Av. Damla Nur Ercan ve Komisyon Üyesi Kübra Çalışkan yakın zamanda ülkemizde yaşadığımız deprem felaketinde kadınların yaşadıkları zorluklar ve bu zorlukların önlenmesi için alınması gereken tedbirler hakkında bilgilendirmede bulunuyor.
Aslında toplumsal cinsiyet (gender) ile cinsiyet (sex) kavramlarının birbiri ile karıştırılmaması gereken kavramlar… Cinsiyet, erkek ve kadın arasındaki fiziksel ve biyolojik farklılıkları belirtmek için kullanılırken; toplumsal cinsiyet kavramı cinsiyetteki farklılıkların sosyal ve kültürel olarak farklı davranış ve rollere dönüşmesini ifade etmekte. Kavramın kendi içinde de ifade edildiği gibi, cinsiyet rolleri, sosyal ilişkiler ve kültüre bağlı olarak belirlenir.
Ancak bu mevzunun içine hemen “sadece biyolojik kadınlar ve erkekler değil, kendini hissettiği cinsiyette tanımlayan tüm bireylerin eşit haklara sahip olmasının toplumsal cinsiyet eşitliğini tanımladığını söylemek konuyu gerçek amacının dışına çıkartıyor. Aslında “toplumsal cinsiyet” kavramı bilimsel bir gerçeklikken “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramı bir ideolojidir ve bize dayatılmak istenmektedir.
Ayrıca tüm bu başlıklar objektif değerlendirmelerden uzak, (ne yazık ki) feminist bir yaklaşımla tartışılmaktadır, aşağıda üç örnek vereceğim:
Bu çalışmalarda, bir ülkenin Kadının Siyasi Güçlenmesi Endeksi’ndeki puanında bir birimlik artış, ülkenin karbon emisyonlarında yüzde 11,5’lik bir azalma olduğunu gösterdiği iddia ediliyor.
Benzer şekilde “Yaşamları boyunca her 3 kadından 1’i (yaklaşık 736 milyon kişi) fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakılmaktadır.” bilgisinin kaynağının olmadığı gibi. Tek kaynak 2018 de yayınlanan “Violence against Women Prevalence Estimates, 2018 / (Kadınlara Yönelik Şiddetin Yaygınlık Oranına ilişkin Tahminler)” isimli tahmin kitabından alıntı olduğunu görüyoruz, yani bilimsel değil ve konu hakkında bir istatistik yok.
WWF Türkiye web sayfasında ve birçok bağlantıda “Birleşmiş Milletler verilerine göre, gelişmekte olan ülkelerde gıda üretiminin %45-80’ini kadın çiftçiler gerçekleştiriyor.” bilgisi paylaşılıyor. Ne yazık ki bu bilginin kaynağı belirtilmemiş. Hatta bazı bağlantılarda “Gelişmekte olan ülkelerde gıda üretimini yüzde 45 ile 80 oranı arasında kadınlar gerçekleştiriyor.” denilerek gerçekler çarpıtılıyor.
Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Yaklaşımı sergilenmediği iddia edilen Türkiye’de hayat tabloları, 2015-2017 sonuçlarına göre; doğuşta beklenen yaşam süresi, Türkiye geneli için toplamda 78, erkeklerde 75,3 ve kadınlarda 80,8 yıl oldu. Genel olarak kadınların erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olduğu, doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,5 yıl olduğu ifade edilmektedir.
Diyeceklerim bu kadar…
1969 yılında Adapazarı’nda doğdu. İlk ve orta öğretimini Adapazarı’nda, Lise eğitimini Sakarya 1. Endüstri Meslek Lisesinde (Elektrik Bölümü) tamamladı. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümünde tamamladı. İlk Yüksek Lisans eğitimini Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Yüksek Mühendis” unvanını alarak, ikinci Yüksek Lisans eğitimini ise Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İşletme bölümünde “İşletme Bilim Uzmanı” unvanını alarak tamamladı. Askerliğini kısa dönem olarak Ankara’da ve Manisa’da yaptı. Çalışma hayatına 1991 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda başladı, Sivas, Tekirdağ ve Sakarya illerinde Teknik Öğretmen ve Yönetici olarak vazife yaptı. 2004-2007 yılları arasında Adapazarı Merkez Belediyesi’nde Teknik İşler Başkan Yardımcısı, 2007-2014 yılları arasında Sakarya Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcısı ve 2021-2022 yılları arasında Teftiş Kurulu Başkanı olarak görev aldı. Halen Elektrik Makine ve Malzeme İkmal Daire Başkanı olarak vazife yapmaktadır ve bu daire sorumluluğunda kuruma ait 6 HES ve 1 GES işletmeciliği yapılmaktadır. 2017-2024 yılları arasında Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Sakarya Şube Başkanlığı’nı yürütmesinin yanında yerel ve ulusal ölçekli derneklerde muhtelif görevlerde bulunmuştur. 2015 yılından bu yana “Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı" da yapmaktadır. Telekomünikasyon alanında Cem SERTEL ile birlikte kaleme aldığı “Haberleşme Tekniği-1” kitabı halen lise ve üniversitelerde okutulmaktadır. Evli ve 3 çocuk babasıdır.