Tekerin icadı, hayvanların kullanımı, gitgide ulaşım için araç kullanma ihtiyacı ve ardından sanayi devrimi ile trenler, iş makineleri, otomobiller her geçen gün hayatımızın içine girdi. Elektrikli araçların icadı, içten yanmalı motorlu araçların icadından daha önce olmasına rağmen batarya maliyetleri ve menzil kısıtları gibi nedenlerle yaygınlaşmadı. 20. yüzyılın ikinci yarısında çevreci yaklaşımlar sonucunda fosil yakıtların çevreye zararı alternatif arayışlar geliştirdi. Bilhassa son dönemde enerji depolama teknolojilerinin gelişmesiyle gerek maliyetler, gerekse menzil sorunları çözüldü ve elektrikli araçlar piyasada kendisine ciddi bir pay bulmaya başladı.
Elektrikli araçlar; bataryalarındaki depo ettikleri enerjiyi kullanarak hareket ederler. Uzun mesafeli kullanım için elektrikli araçların bataryalarında yüksek miktarda enerji depo etmeleri gerekir. Lityum iyon bataryalar teknoloji olarak bunun mümkün kılmakta ve elektrikli araçların gelişimine büyük katkı sağlamaktadır. Son dönemde fosil yakıtların dünya piyasasında pahalılaşması, elektrikli araçların popülerliğini arttırmaktadır.
*
Halk nezdinde elektrikli araçların tüm bu pozitif özellikleri konuşurken farklı meslek alanlarında farklı bakış açıları gelişiyor.
Kamu maliyecileri bu araçların vergilendirme detaylarını değerlendirirken maden sektöründe çalışanlar dünyadaki lityum rezervlerinin nereye kadar yeteceği hususunu tartışıyorlar. Ulaşım sektöründekiler ucuza mal olan yolculukların trafik yoğunluğunu nasıl etkileyeceğini, otobanlarda ne tür düzenlemeler yapılması gerektiğini tartışırken mahalli idarelerin yöneticileri elektrikli araç konusunda konumlanmaya çalışıyor.
Lojistik alanındakiler bazı uluslararası markaların elektrikli kamyon ve benzeri çalışmalarını takip ediyor, standardizasyon kuruluşları ise tüm dünyada geçerli olacak standartlar oluşturmaya çalışıyor, işletmeciler şarj istasyonlarından nasıl para kazanacağını ve yaptıkları yatırımın ne kadar sürede geri döneceğinin hesabını yapıyorlar.
*
Enerji alanında ise bütün yukarıda yazılanları etkileyecek riskler tespit edilmeye çalışılıyor, bu risklerle karşılaşılmadan yapılması gerekenler tartışılıyor, hatta uygulamaya geçirilmesi için mücadeleler ediliyor. Bu hususlardan ilk akla gelenleri önem sırasına göre sıralayalım:
- Bölgesel olarak enerji arzı için elektrikli araçların sistemde oluşturacağı yüklerin hesabı olabildiğince reel tahminlerle yapılmalı ve elektrikli araçların yaygınlaştığında ciddi enerji arzı sorunları yaşanmayacak yatırımlar yapılmalıdır.
- Elektrikli araçlar üzerinde bulundurdukları bataryalar sebebiyle şebekeye kapasitif yük olarak bağlanırlar. Elektrikli araçların şarj istasyonlarından beslenmeleri esnasında bataryaların şebeke üzerinde oluşturacağı harmoniklerin şebeke elektrik kalitesini olumsuz etkilemesine fırsat verilmeyecek çalışmalar yapılmalıdır.
- Özellikle yüksek yük aktarım kapasitesine sahip hızlı şarj istasyonlarının sayısının çoğalması şebekeden talep edilen yükü arttırmaktadır. Ayrıca elektrikli araçların kullanım ve şarj saatlerinin genellikle aynı periyotta olması belirli saatlerde fazladan yük talep artışına sebep olmaktadır.
- Normalde şarj ihtiyacının çok olmadığı, fakat bayram tatili gibi zamanlarda şarj ihtiyacının pik yapması muhtemel tatil bölgelerindeki elektrik altyapısının planlanması önem arz etmektedir.
- Elektrikli araç konusunda ülkemizin reel fayda sağlaması için, yerlilik ön plana çıkarılmalı, elektrikli araçlarla oluşan faydanın yurt dışına kaçırılmaması ve araç, aracın bataryası, şarj istasyonları gibi tüm etkilerin değerlendirildiği bir iş planının yapılması gerektiğini de vurgulayalım.
- Gelişmiş ülkelerde halka açık alanlarda şarj istasyonu kullanılma oranı ile ülkemiz insanının alışkanlıkları düşünüldüğünde bu oranın çok daha düşük olacağı değerlendirilmeli. Ayrıca elektrikli araç sahiplerine olabildiğince şarj işlemleri için güneş panelleri kullanabileceği sistemler tavsiye edilmelidir.
Yazımızın ikinci bölümünde elektrikli araçların şarj modları ve bazı teknik konuları da paylaşacağım.
Sağlıcakla kalın.
1969 yılında Adapazarı’nda doğdu. İlk ve orta öğretimini Adapazarı’nda, Lise eğitimini Sakarya 1. Endüstri Meslek Lisesinde (Elektrik Bölümü) tamamladı. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümünde tamamladı. İlk Yüksek Lisans eğitimini Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Yüksek Mühendis” unvanını alarak, ikinci Yüksek Lisans eğitimini ise Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İşletme bölümünde “İşletme Bilim Uzmanı” unvanını alarak tamamladı. Askerliğini kısa dönem olarak Ankara’da ve Manisa’da yaptı. Çalışma hayatına 1991 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda başladı, Sivas, Tekirdağ ve Sakarya illerinde Teknik Öğretmen ve Yönetici olarak vazife yaptı. 2004-2007 yılları arasında Adapazarı Merkez Belediyesi’nde Teknik İşler Başkan Yardımcısı, 2007-2014 yılları arasında Sakarya Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcısı ve 2021-2022 yılları arasında Teftiş Kurulu Başkanı olarak görev aldı. Halen Elektrik Makine ve Malzeme İkmal Daire Başkanı olarak vazife yapmaktadır ve bu daire sorumluluğunda kuruma ait 6 HES ve 1 GES işletmeciliği yapılmaktadır. 2017-2024 yılları arasında Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Sakarya Şube Başkanlığı’nı yürütmesinin yanında yerel ve ulusal ölçekli derneklerde muhtelif görevlerde bulunmuştur. 2015 yılından bu yana “Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı" da yapmaktadır. Telekomünikasyon alanında Cem SERTEL ile birlikte kaleme aldığı “Haberleşme Tekniği-1” kitabı halen lise ve üniversitelerde okutulmaktadır. Evli ve 3 çocuk babasıdır.