Enerji literatüründe bu ifade, soğuk iklimlerin olduğu bölgelerde soğuk koşullarla başa çıkmada yaşanan sıkıntıyı tanımlıyor.
Gerçekten yakın zamana kadar insanların meskenlerinde ve ticarethanelerinde özellikle kış mevsiminde yaşam ortamının ısıtılması ve insanların yaşamlarını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi çaba harcanırdı. Son çeyrek asırda yaz aylarında da yaşam alanlarını etkin bir şekilde soğutulması ve sıcak havanın tesiriyle yaşanan zorlukların giderilmesi bu kavramı yeni bir noktaya taşıdı.
Konfor alanını genişleten insanlar gerek yaşadıkları bina, gerekse yaşadıkları şehirde artık yaz döneminde farklı çözümler arıyor. Aşırı sıcakların halk sağlığı üzerindeki etkileri ve bu etkilerin nasıl giderileceği hususunda birçok akademik çalışma da devam ediyor. Sıcak hava dalgalarının iklim değişikliği kapsamında kabullenildiği ortamda birçok uluslararası kuruluş da çeşitli çalışmalar yapıp bununla ilgili raporlar tanzim ediyor.
Korkuya yer yok. Bu yoksulluğun ülkemizle, şehrimizle alakası yok. Bu yoksulluğu kim keşfetti ise, tuzu kuru insanlar.
Bu konuda uzun süredir faaliyet gösteren çalışma ekipleri var. Eylül 2021’den bu yana Avrupa Birliği üyesi ülkeler enerji yoksulluğu ile mücadele kararlılığını(!) sürdürüyor. Mesela; İspanya, İtalya, Bulgaristan ve Yunanistan bir konsorsiyum eşliğinde çalışmalar gerçekleştiriyor. Yaptıkları çalışmada, çalışmaya katılanların yüzde 81’inin yaz aylarında meskenlerinde istediği serinliği bulamadığını, yüzde 90’ının da son 5 yılın hayatının en sıcak yılları olduğunu beyan ettiğini görüyoruz. Düşük hane halkı geliri, yüksek enerji faturaları ve düşük konut enerji verimliliğinin enerji yoksulluğuna neden olduğunu tespit etmişler.
Yaptıkları çalışmalarda, konu ile ilgili kurulmuş sivil toplum kuruluşları ile çalıştaylar, konferanslar düzenleyip şu soruların cevaplarını arıyorlarmış: “Açık hava çalışanlarını aşırı ısıdan nasıl koruruz?”, “Meskenlerimizde yazın nasıl serin kalabiliriz?”, “Yapılacak sosyal konutlarda enerji yoksulluğu ile nasıl mücadele ederiz?”, “Dış mekânlarda yapılacak hangi çalışmalar enerji yoksulluğunu azaltır?”, “Enerji yoksulluğunun sağlık üzerindeki etkileri nasıl çözülebilir?”, “Enerji yoksulluğu ile mücadelede kadınlar nasıl aktif paydaşlar haline getirilir?”, daha ileriki safhalarda “Enerji yoksulluğunun üstünden gelmek küresel bir sorun ve bunu bu fikri tüm dünyaya nasıl yayabiliriz?”, zirvede ise “Enerji yoksulluğu politikalarında toplumsal cinsiyet perspektifleri nasıl değerlendirilmeli?”
Büyük çoğunluğu aşırı ısıya karşı savunmasız (!) 100 milyondan fazla insanı yaz aylarında evlerini serin tutması nasıl sağlanabilir? Artan sıcaklıklar ve hava kirliliğinin birleşimi ölüm oranlarında artışa neden olduğundan enerji yoksulluğunu nasıl acil bir sorun olarak tanımlanmasını sağlayabiliriz?
Bunları okuyunca birçoğunuzun yüzünde tebessümler oluştuğunu tahmin ediyorum. Bu insanlarla biz acaba aynı gezegende mi yaşıyoruz? Bu insanlar enerji yoksulluğu kelimesi kadar “Gazze” diye, “çocuk ölümleri” diye, “zulüm” diye bir kavram duymadılar mı acaba? Kendilerini dünyanın gerçeklerinden nasıl bu kadar uzak tutabiliyorlar, gerçekten anlaması güç. Aşırı ısıya karşı savunmasız milyonları dert edinenler Filistin’de yaşananları nasıl görmezden geliyorlar, bilemiyorum.
Bu vesile ile yaşanan zulmü size bir kez daha hatırlatmak ve bu zulme kulaklarının tıkayan modern ve çağdaş batının nelerle uğraştığını göstermek istedim.
Düşündüklerimizi anlatmaya ne yazık ki kelimeler yetmiyor.
Son söz; “Zulme rıza zulümdür.”
1969 yılında Adapazarı’nda doğdu. İlk ve orta öğretimini Adapazarı’nda, Lise eğitimini Sakarya 1. Endüstri Meslek Lisesinde (Elektrik Bölümü) tamamladı. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümünde tamamladı. İlk Yüksek Lisans eğitimini Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Yüksek Mühendis” unvanını alarak, ikinci Yüksek Lisans eğitimini ise Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İşletme bölümünde “İşletme Bilim Uzmanı” unvanını alarak tamamladı. Askerliğini kısa dönem olarak Ankara’da ve Manisa’da yaptı. Çalışma hayatına 1991 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda başladı, Sivas, Tekirdağ ve Sakarya illerinde Teknik Öğretmen ve Yönetici olarak vazife yaptı. 2004-2007 yılları arasında Adapazarı Merkez Belediyesi’nde Teknik İşler Başkan Yardımcısı, 2007-2014 yılları arasında Sakarya Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcısı ve 2021-2022 yılları arasında Teftiş Kurulu Başkanı olarak görev aldı. Halen Elektrik Makine ve Malzeme İkmal Daire Başkanı olarak vazife yapmaktadır ve bu daire sorumluluğunda kuruma ait 6 HES ve 1 GES işletmeciliği yapılmaktadır. 2017-2024 yılları arasında Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Sakarya Şube Başkanlığı’nı yürütmesinin yanında yerel ve ulusal ölçekli derneklerde muhtelif görevlerde bulunmuştur. 2015 yılından bu yana “Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı" da yapmaktadır. Telekomünikasyon alanında Cem SERTEL ile birlikte kaleme aldığı “Haberleşme Tekniği-1” kitabı halen lise ve üniversitelerde okutulmaktadır. Evli ve 3 çocuk babasıdır.