Çocukluğumdan beri duyduğum “Vefalı ol” cümlesini hep merak ederdim. Ne demekti ki vefa? Aklım biraz ermeye başladığında da “Vefa”nın sevdiğine bağlı kalmak manasını taşıdığını öğrendim. Çok derinliği olan güzel bir kelimeymiş. İnsan kelimeye âşık olur mu? Olurmuş demek ki. Ben Vefa kelimesine âşık oldum.
Vefa sözüne sadık olanların erdemli davranışıdır. Müslüman bir şahsiyetin anne ve babasına, ailesine, dost ve arkadaşlarına, hayvanlara, bitkiye ve eşyaya da vefalı olması lazım.
İnsan kalbinde sevgi ve muhabbet taşıyorsa bu sevginin doğal neticesi olarak vefakâr da olmalı. Vefası olmayan toplumlarda güven ve itimat sarsılır, hatta Allah muhafaza sosyal hayatın yıkımı hızlanır.
Ama bir Müslüman için en büyük sevgi Allah sevgisi olduğundan en büyük vefa da Allah’a vefa göstermemizle olacaktır. Bu manada en büyük vefakârlık, yaratanını tanımak, kulluk görevlerini yapmak, verdiği nimetlerin kıymetini bilmekle oluyor. Cenâb-ı Hak; “Ey îmân edenler! Akitlerin gereğini yerine getirin!” (el-Mâide 5/1) buyurmuştur. Bu nedenle inanıyorum diyen bir mümin, yaptığı bütün anlaşmaları yerine getirmelidir. Öncelikle imân başlı başına ve öncelikli bir akittir. Mümin, iman ederek Allah’a karşı birtakım taahhütlerde bulunmaktadır. Bunun dışında her insanın, toplumsal birçok akdi vardır. Hangi türden olursa olsun, bütün bu akitlerin yerine getirilmesi gerekir. Kaldı ki dinin esası ve Allah’ın emri budur.
Bilindiği gibi Yüce Rabbimiz, dünyayı ve içindeki varlıkları yaratmadan evvel öncelikle, gelmiş ve gelecek bütün insanların ruhlarını yaratmıştır. Bunları ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirmiştir. Daha sonra huzurunda topladığı ruhlara;
“Ben sizin rabbiniz değil miyim?” dediğinde “Evet sen bizim Rabbimizsin” sözünü veren insan, bu sözünde ne derece samimî ve doğru olduğunu, bu sözüne ne derece bağlı kaldığını yani vefa gösterdiğini ortaya çıkarmak için, şu dünyayı bir imtihan yeri olarak yaratmıştır.
Vefanın tersi olarak nankörlükte (vefasızlık) kulun, Rabbini inkâr etmesi, O’nun yüceliğini tanımamasıdır. Allah bizleri ahdini bozan o nankörlerden etmesin. Kuranı Kerimde rabbimiz “…Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefâ gösterirse, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” (el-Feth 48/10) buyurmuştur.
Vefakârlık, arkadaşlıkların ve dostlukların devamını sağlayacağından, birlik ve beraberliği güçlü kılar.
Öyleyse bu bağlılık, verilen sözün yerine getirilmesi manasında, yani “ahde vefa” biz Müslümanlara yakışan bir sıfattır. Malum Vefa alınıp satılmaz ahde vefaya da paha biçilemez.
PEYGAMBERİMİZİN VEFASI
İnsanların en mükemmeli olan Peygamberimiz hayatı boyunca ümmetine örnek olacak sayısız davranış göstermiştir. Her birimizin peygamberimizin vefasına vereceği örnekler mutlaka vardır. Ancak bir hatırlatma olsun diye Hz. Ayşe (ra) validemizin naklettiği bir vefa davranışını paylaşmak isterim.
Hz. Ayşe şöyle nakletmiştir. Bir defasında yanına gelen bir ihtiyar kadına fazla ikramda bulunmuştu. Sebebini soranlara “Bu kadın, Hatice’nin sağlığında bize gelir giderdi. Ahde vefa dindendir.” şeklinde cevap vermiştir.
Nitekim anne ve babaya vefa göstermenin şartlarından birisinin de onların dost ve akrabalarını arayıp sormak olduğunu belirtmiştir. (Müslim, Bir, 11.)
***** ***** *****
Bizim gibi toplumların Ahde Vefaya tutunmak gibi derdi olmalı. Bu erdemi sahiplenmeli hatta küçük ev sohbetlerinin gıybet kısmından uzak durarak vefa erdemleri konuşmalıyız. Çocuklarımıza iyi ahlaklı olmayı, kültürüne, tarihine, anne baba saygısına verdiğimiz önemi anlatırken vefayı da öğütlemeyi ihmal etmemeliyiz.
Sözün özü Vefa unutmamaktır, hatırlamaktır söz verdiğinde sözünü yerine getirmektir. Güzel olanı sözünde duranı insanlığı, inancını doğruluğu ve dürüstlüğü unutmamaktır.
İnsana yakışan Vefakâr olmaktır. Biz bize yakışanı yapalım. Nefes alıp verdiğimiz sürece, ömrümüz Vefa ettikçe sözüne sadık olanlardan olalım.
***** ***** *****
“İhsan ve vefa sahibi Allah; cefalarla, suçlarla, geçen ömrüme sen acı!
MEVLANA
1971 yılında Sakarya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Adapazarı’nda tamamladı. Halkla ilişkiler ve medya mezunu olan Abdülkadir Şen evli ve 2 çocuk babasıdır. 1999 depremi sonrası Beton Santrali Müdürü olarak 7 yıl görev yaptı. 2007 yılında Sakarya Kültür ve Sosyal Yardım Vakfı ( SAKVA)'nda Yönetim Kurulu Üyesi ve idareci olarak bulundu. Seyahat etmeyi seven Abdülkadir Şen’in yaptığı seyahatlerinden derlediği FAS ve BALKANLAR’ı anlattığı yayımlanmış 2 gezi/anı kitabı, Kurtuluş savaşı kahramanlarından Kazım Çavuş'un savaş hatıralarını yazdığı bir kitabı vardır. Sakarya merkezli yayın yapan Zafer Dergisinde ve Yeni Sakarya Gazetesinde yazıları çıkmaktadır. Halen Sakarya ili Adapazarı ilçesinde hayatını sürdürmektedir.
