Hüzün, insanın yaşadığı acı ve zorlukların kalbinde bıraktığı derin izdir. Bu iz, sadece bireysel bir duygunun ötesinde, manevi bir derinlik taşır ve insanı hayatta daha anlamlı düşüncelere yöneltir. Türk kültüründe hüzün, yalnızca bir acı veya üzüntü olarak görülmez; aynı zamanda insanı olgunlaştıran, ona hayatı daha derin kavramalar sunan bir duygudur. Bu duygu, İslam medeniyetinde de önemli bir yere sahiptir ve birçok alim, hüznün insanı Rabbine yakınlaştırabileceğini savunmuştur.
Ancak, hüzün yaşayan bir insanın bu duyguyu ifade etme şekli, onun manevi durumuna dair önemli ipuçları verir. Hüzünlü bir insanın şikâyet etmek yerine sabırlı ve güçlü bir duruş sergilemesi gerektiği, İslam ahlakının da bir parçasıdır. Bu noktada, Hz. Hüseyin’in “Sakın dertlerinden şikâyet etme; merhametliyi merhametsize şikâyet etmiş olursun.” sözü hatırlanır. Bu ifade, sıkıntıların aslında Allah tarafından bir sınav olduğunu ve şikâyet etmenin bu sınavın hikmetine ters düşebileceğini anlatır. Ayrıca mazlumun dinine bakılmaksızın, ona yapılan haksızlıktan kaçınılması gerektiği öğütlenir. Kâfir de olsa, mazlumun ahından sakınmak gerekir. Güç sahibi kişi, zulmetmemelidir. Zira zulmeden kişi, er ya da geç bir yıkıma uğrar. Zulme uğrayan kişinin bedduası, padişahı bile tahtından indirebilir. Meşhur bir atasözümüzde olduğu gibi: “Mazlumun ahı, tahtından eder şahı.”
Mazlumun ahı kavramı, hüzün ve sabrın bir başka boyutunu gözler önüne serer. Haksızlığa uğramış birinin ahı, halk arasında güçlü bir inançla benimsenmiş bir kavramdır. Bu inanışa göre, mazlumun ahı, haksızlık yapanı etkiler ve bu kişi bilmeden bile olsa bu manevi ağırlığı taşır.
Mazlumun ahından sakınmak, bir insanın başkasına karşı adil ve merhametli olması gerektiğini vurgular. İslam ahlakında, mazlumun duası, Allah katında makbul dualar arasında yer alır. Bu nedenle, mazlumun ahını almak, dinî literatürde büyük bir sorumluluk olarak kabul edilir ve telafisi zor bir haksızlık olarak görülür.
Bu bağlamda, hüzün içinde olan bir insan, başkalarını suçlamak yerine kendi iç yolculuğunu yapmalı ve bu duyguyu anlamlandırmalıdır. İslam’da, bir kimseye haksızlık yapanın mazlumun ahıyla karşılaşacağı inancı, kişiye her durumda ahlaki değerlerinden ödün vermemesi gerektiğini hatırlatır. Mazlumun ahının ağırlığını kavramak ve nasıl davranılması gerektiğini bilmek, bireyi daha merhametli ve adil biri olmaya yönlendirir.
Hüzün, Sabır ve Tevekkül
Hüzün, sabır ve tevekkül ile daha derin bir anlam kazanır. İnsan, karşılaştığı zorluklar karşısında sabır gösterdiğinde ve Allah’a tevekkül ettiğinde, manevi olarak daha da güçlenir. Önemli olan, acıların insanı yıkması değil, onu daha güçlü ve olgun bir hale getirmesidir. Hz. Hüseyin’in sözünden anlaşıldığı gibi, hüzünlü bir insanın, sıkıntılarından dolayı şikâyet etmemesi gerekir. Çünkü Allah’ın merhameti dışında kimsenin bu sıkıntılara tam anlamıyla bir çözüm sunamayacağı ifade edilir.
Hz. Hüseyin’in bu ifadesi, özellikle Kerbela olayında yaşadığı büyük acıların bir yansıması olarak görülebilir. Tüm zorluklara rağmen metanetini koruyan Hz. Hüseyin, bu sabrı ve tevekkülüyle hüzne başka bir boyut kazandırmıştır. O, “merhametliyi merhametsize şikâyet etmemek” prensibini en güzel şekilde yaşamıştır. Bu sözüyle, insanın Allah’a olan bağlılığı ve tevekkülü vurgulanır. Her acının ve zorluğun bir hikmeti vardır ve bu hikmeti anlayabilmek için insanın sabırlı bir kalbe sahip olması gerekir.
Mazlumun ahından sakınmak, adil ve merhametli bir yaşam sürmenin önemini anlatırken, Hz. Hüseyin’in sözü, hüzünlü bir durumda bile şikâyet etmek yerine sabırlı olmanın gerekliliğini hatırlatır.
1971 yılında Sakarya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Adapazarı’nda tamamladı. Halkla ilişkiler ve medya mezunu olan Abdülkadir Şen evli ve 2 çocuk babasıdır. 1999 depremi sonrası Beton Santrali Müdürü olarak 7 yıl görev yaptı. 2007 yılında Sakarya Kültür ve Sosyal Yardım Vakfı ( SAKVA)'nda Yönetim Kurulu Üyesi ve idareci olarak bulundu. Seyahat etmeyi seven Abdülkadir Şen’in yaptığı seyahatlerinden derlediği FAS ve BALKANLAR’ı anlattığı yayımlanmış 2 gezi/anı kitabı, Kurtuluş savaşı kahramanlarından Kazım Çavuş'un savaş hatıralarını yazdığı bir kitabı vardır. Sakarya merkezli yayın yapan Zafer Dergisinde ve Yeni Sakarya Gazetesinde yazıları çıkmaktadır. Halen Sakarya ili Adapazarı ilçesinde hayatını sürdürmektedir.