Bazı tarihler dünya kamuoyu tarafından bilinen günlerle isimlendirilmektedir. Anneler Günü, Babalar Günü, Su Günü, Sigarayı Bırakma Günü gibi. Bu günlerin bazıları da BirLEŞmiş Milletlerce kabul edilir. Bugünlerden biri de “Barış Günü”dür. Yalnız Barış Gününün tarihi biraz ihtilaflıdır. Bazı ülkeler 01 Eylül’ü, BM ise 21 Eylül’ü kabul etmiştir. Bu yazımızda Barış Gününü bahane ederek sayfamızı değerlendirmek isterim.
Bu yaşıma kadar, bu günlere hiç inanmamış biri olarak, Dünya Barış Gününün kutlanmasını anlamış değilim. Dünyanın farklı coğrafyalarında devam eden savaşlar için hiçbir şey yap(a)mayan liderler Barış Günü ile bir araya geliyorlar. Dünya her hali ile ilginç bir hal almaya başladı.
Dünya Barış Günü çok farklı bir gün. Mesela Anneler Günü, Mayıs ayının ikinci haftası; Babalar Günü, Haziran ayının ikinci haftası; Dünya Su günü 22. Mart’ta kutlanırken Dünya Barış Günü değişkenlik gösteriyor. Bazı ülkeler Dünya Barış gününü 01. Eylül günü kabul etmişken bazı ülkeler 21. Eylül olarak kabul etmiş. Yani kısaca, daha hangi gün kutlamaya karar verilemeyen bir BARIŞ‘tan söz ediyoruz. Bu arada Türkiye 01. Eylül gününü Dünya Barış Günü kabul etmiştir.
Biz Barış Gününe çok takılmayalım. Kim isterse 01. Eylül’ü kim isterse 21. Eylül’ü kutlasın. Biz genel bir bakış ile içimizdekileri kaleme alalım.
Peki, Dünya Barış günü nasıl doğmuştur? 1939 yılının 01. Eylül günü Nazi Almanya’sı Polonya’yı işgal eder ve bu olay sonrası dünya savaşa başlar. Resmi olarak II. Dünya savaşının başlama tarihi 01. Eylül. 1939 olarak kabul edilir. 1990 yılında yıkılmaya başlayan Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyeleri bu tarihi Dünya Barış Günü olarak yıllarca kutlamış. Anlamakta güçlük çekmemiz çok normal. 01. Eylül tarihi ve Alman işgali sonrası seçilen tarih tam bir ironi içermekte değil mi? Yani II. Dünya savaşının başlangıç tarihi Barış Günü seçiliyor.
Birleşmiş milletler Sovyetlere karşı kendinde eksiklik hissetmiş olacak ki 1981 yılı Genel Kurulunda “Uluslararası Barış Günü” olarak 21. Eylül tarihimi kabul etmiştir.
Bu güne kadar savaşlara genelde mazlumların aleyhine barış girişiminde bulunan BM’nin artık bir barış günü olmuştu. O BM ki 1992 yılında Sırpların saldırıları karşısında mazlum Bosnalıların soykırımlarına göz yummuştu. Hollandalı BM güçlerinin güvenli bölgesinde yapılan soykırım. Bu tarihi vakıaları unutmak mümkün değil.
Şimdi dünya tam bir kaos hainde. Bir yanda devam eden Rusya- Ukrayna savaşı diğer yanda zalim İsrail’in soykırım vahşeti devam ediyor.
Gelelim günümüze. Şubat 2022 yılından beri Ukrayna- Rusya savaşı devam ediyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlayan savaş ve kimlerin Ukrayna’ya nasıl destekler verdiği her gün medyada paylaşılıyor. Rusya’ya karşı silah desteği ile desteklenen ve güçlü tutularak savaşa devam ettirilen Ukrayna. Neyin karşılığı bilinmez (savaş sonrası nasıl olsa dünya kamuoyu öğrenir) ama bu silah destekçileri hep barıştan yana olan BM üyeleri. Savaşa Silah desteği verenlerin savunması hep aynı. Ukrayna Rusya karşısında güçsüz görenler Barış için Ukrayna’ya silah desteği vermeyi ihmal etmiyorlar. Tabii ki barış için!
Aynı savaş dengelerini gözetip barışa hizmet ettiklerini söyleyen BM ülkeleri dünyanın gözü önünde soykırıma uğrayan GAZZE halkına karşı gözü kapalı, dilleri suskun. Madem silah desteği vererek barışa hizmet ediliyor, Gazze haklına da silah desteği verin. Masum çocuklara, kadınlara, yaşlı insanlara, sivillere tanklarıyla toplarıyla saldıran terörist İsrail’e neden ses çıkarmıyorsunuz. Saldırgan Rusya için ambargo uygulayan ülkeler neden İsrail’e ses çıkarmıyor. Hatta bu terör devleti İsrail’e silah ve para desteğinde bulunuluyor. BM ve dünyanın ikiyüzlü ama maddi gücü elinde olan ülkeler, siz barıştan yana olamazsınız. Çünkü sizlerin çıkarlarınız doğrultusunda yapmayacağınız zalimlik, adaletsizlik yok. Siz sahte barış sevdalılarısınız. Kameralar önünde barış nidaları atarken ağlatanları desteklemek sizlerin tıynetinde var. Çünkü Gazze’de soykırıma uğrayanlar Müslüman insanlar. Siz, sizin dininizden olanlara hareket etmezsiniz. Siz Allah’a savaş açıp kullara Barış nidaları atanlarsınız.
Bakara süresinde “Sen Onların Dinine Uymadıkça Ne Yahudiler Ne de Hıristiyanlar Senden Aslâ Hoşnut Olmazlar.”(Bakara: 120) buyurmuş rabbimiz. Bugün yaşanan soykırım bu ayetin bizlere tam bir tefsiri gibi karşımızda duruyor.
Yine Allah resulü Hz. Muhammed (S.A.V.) “KÜFÜR TEK MİLLETTİR.” Buyurarak, dikkatli olmamız gerektiği ve onlara güvenmememiz konusunda bizleri ikaz etmiştir.
Haydi, BM 21.Eylül’de “Uluslararası Barış Günü” kutlamaları için barış çanı etrafında toplanın. Gülün, kokteyl verin ama barışsız bir dünyaya gülümseyin.
1971 yılında Sakarya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Adapazarı’nda tamamladı. Halkla ilişkiler ve medya mezunu olan Abdülkadir Şen evli ve 2 çocuk babasıdır. 1999 depremi sonrası Beton Santrali Müdürü olarak 7 yıl görev yaptı. 2007 yılında Sakarya Kültür ve Sosyal Yardım Vakfı ( SAKVA)'nda Yönetim Kurulu Üyesi ve idareci olarak bulundu. Seyahat etmeyi seven Abdülkadir Şen’in yaptığı seyahatlerinden derlediği FAS ve BALKANLAR’ı anlattığı yayımlanmış 2 gezi/anı kitabı, Kurtuluş savaşı kahramanlarından Kazım Çavuş'un savaş hatıralarını yazdığı bir kitabı vardır. Sakarya merkezli yayın yapan Zafer Dergisinde ve Yeni Sakarya Gazetesinde yazıları çıkmaktadır. Halen Sakarya ili Adapazarı ilçesinde hayatını sürdürmektedir.
Salih
3 Eylül 2024 at 10:18
Emeğine sağlık güzel bir yazı