Birbirimize karşı duyduğumuz empati, saygı, adalet ve merhamet gibi değerleri insanlık olarak tanımlıyoruz. Ancak bu değerlerin toplumda ne kadar karşılık bulduğunu vicdanlarımıza sormalıyız. İnsanlık gerçekten insanların vicdanına bırakılabilir mi? Bu soruya cevap ararken, vicdanı, toplumsal düzeni ve ahlaki normları incelemek gerekir.
İnsanların doğru ve yanlış arasındaki ayrımı yapabilmesini sağlayan içsel rehbere vicdan diyoruz. Ancak bu rehber, doğuştan gelen eğilimlerle birlikte, aile, eğitim, din ve kültürel değerlerle şekillenir. Bazı insanlar vicdanlarına sadık kalarak etik ve ahlaki davranışlar sergilerken, bazıları ise kişisel çıkarlarını ön planda tutabilir. Bu durum, insanlığın tamamen bireysel vicdanlara bırakılmasının riskli bir yaklaşım olduğunu gösterir.
İnsanlık dediğimiz anlayış yalnızca bireylerin vicdanına bırakılırsa kaos ve kargaşa ortaya çıkabilir, Çünkü vicdan her bireyde aynı derecede gelişmiş olmayabilir ve farklı bireylerin vicdan algıları birbiri ile çatışabilir. Bu noktada, toplumsal düzeni sağlayan hukuk sistemleri devreye girer. Yasalar, bireylerin birbirine ve topluma karşı sorumluluklarını somut kurallarla belirler. Hukukun olmadığı bir dünyada, güçlü olanın zayıfı ezmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla, insanlığın sürdürülebilirliği için vicdanın yanında hukuki düzenlemelere de ihtiyaç vardır.
Vicdan, doğru yönlendirildiğinde insanlığın temel taşı olabilir. Ancak bu yönlendirme, eğitim ve kültürel geçmiş ile sağlanır. Eğitim, bireylere empati kurma, farklılıkları anlama ve başkalarının haklarına saygı duyma becerisi kazandırır. Bu nedenle, insanlığın sadece vicdanlara bırakılması yerine, vicdanların doğru şekilde eğitilmesi, yönlendirilmesi ve toplumsal ahlakın desteklenmesi gerekir. Bu sebepten insanlar daha çocukluğundan itibaren önce ailelerinden, sonra yakın çevresinden daha sonra ise eğitim sürecini yaşadıkları okullardan değerler eğitimini alarak beslenirler.
İnsanlık tarihine bakıldığında, vicdanın toplumsal düzenin şekillenmesindeki etkisi çarpıcıdır. İlkel topluluklarda, insan davranışlarını yönlendiren en önemli mekanizma, bireylerin vicdanıydı. Ancak zamanla, nüfusun artması ve toplumsal yapıların karmaşıklaşması, sadece bireysel vicdanların yeterli olmadığını ortaya koydu. Rabbimizin insanlığın varoluşuyla birlikte gönderdiği peygamberler o topluluk için bazı kurallar getirmiş ve düzeni yine insan vicdanına bırakmamıştır. Bazı peygamberlere küçük suhuflar gelirken bazı peygamberlere kitap indirilmiş ve yaşamın kuralları belirlenmiştir. Gelen peygamberler, rabbimizin emirleri doğrultusunda toplulukları kurallar koyarak kaos ve karışıklık içinden çıkarmıştır.
Yine tarihçilerin ilk yazılı kurallar olarak kabul ettiği kurallar dizesi Kral Hammurabiye aittir. Krallık içerisinde yaşam vicdana göre değil yazılı kurallara göre sağlanmıştır. Vicdanın tek başına yeterli olmadığı bu örnekler, insanlığın devamlılığı için toplumsal normların, dinamik liderliklerin ve hukuk sistemlerinin gerekliliğini gösteriyor.
İnsanlık, insanların vicdanına tamamen bırakıldığında dengesiz bir yapı ortaya çıkabilir. Çünkü bireysel vicdanların farklılığı, toplumsal kaosa yol açabilir. Bu nedenle, insanlık hem bireysel vicdanlara hem de toplumsal düzeni sağlayan yasalar ve eğitim sistemine dayandırılmalıdır. İnsanlık, yalnızca bireyin içsel bir meselesi değil, kolektif bir sorumluluktur. Bunu başarmak için daha çocuk yaşta eğitime önem verilmelidir. Çocuklar milli, manevi eğitime tabi tutulmalı ve sağduyulu vicdana sahip bireyler olarak yetiştirilmelidir. Eğitim ile vicdanı güçlendirilen bireyler, gelecek için daha sağlam ve ahlaklı toplum oluştururlar. Bu denge sağlandığında, insanlık gerçek anlamda değer kazanabilir.
1971 yılında Sakarya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Adapazarı’nda tamamladı. Halkla ilişkiler ve medya mezunu olan Abdülkadir Şen evli ve 2 çocuk babasıdır. 1999 depremi sonrası Beton Santrali Müdürü olarak 7 yıl görev yaptı. 2007 yılında Sakarya Kültür ve Sosyal Yardım Vakfı ( SAKVA)'nda Yönetim Kurulu Üyesi ve idareci olarak bulundu. Seyahat etmeyi seven Abdülkadir Şen’in yaptığı seyahatlerinden derlediği FAS ve BALKANLAR’ı anlattığı yayımlanmış 2 gezi/anı kitabı, Kurtuluş savaşı kahramanlarından Kazım Çavuş'un savaş hatıralarını yazdığı bir kitabı vardır. Sakarya merkezli yayın yapan Zafer Dergisinde ve Yeni Sakarya Gazetesinde yazıları çıkmaktadır. Halen Sakarya ili Adapazarı ilçesinde hayatını sürdürmektedir.