Yıllarca büyüklerimizden insanlar hakkında onların olmadığı yerde arkalarından konuşmanın sakıncalı ve günah olduğunu dinledik. Bunu yapmak ise kötü ahlakın sebebidir. Çocukluğumuzdan beri hem dinliyor, hem bunun günah olduğunu biliyor, hem de insanların arkasından konuşmaya (gıybet) yapmadan durmuyoruz. Oysa güzel ahlak kişinin insani değerleri uygun olarak yaşaması ve karşıdakilerine saygı duyması anlamına gelmektedir. Gıybet ise yani başkalarının arkasından konuşup onları kötüleme veya dedikodu yapmak güzel ahlakın tam tersi kötü bir huydur. Allah resulü peygamber efendimiz s.a.v. bir hadisi şerifinde “Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır” buyurmuşlardır.
Ancak toplumumuz gıybet etmeye o kadar alışmış ki, birisinin arkasından konuşmayı savunur hale gelmiş. Orada bulunmayanlar hakkında konuşulmaması gerektiği hatırlatılınca da “ben doğruları söylüyorum” diyerek kendini savunabiliyor. Yani artık gıybetin o kadar içine girmişiz ki yapılan yanlışı savunur hale gelmişiz. Artık üç beş kişi bir araya geldiğinde ciddi meseleleri konuşmak yerine başkalarını çekiştirmeyi doğal görüyor. Oysaki Peygamberimiz bir hadisi şerifinde “Eğer söylediğin şey onda varsa onun gıybetini yaptın, yoksa o zaman ona iftira ettin demektir” buyurmuşlar.
Toplumsal düzeni tehdit eden gıybet, İslâm kardeşliğini bozar. İnsanların birbiri ile ilgili davranışlarını altüst eder, birlik ve beraberlik ruhunu öldürür. Kalplere kin ve husumet saçan büyük bir günahtır.
Başkaları hakkında konuşurken daha bilinçli daha dikkatli ve daha titiz olmalıyız. Herhangi bir konuda ciddi bilgimiz olmadığı halde konuşmak aslında bizlere zaten yakışmaz, olumsuz sözler söylemek ise ayrı bir ayıptır. Kişi hakkında olumlu konuşmanın haricinde her ne olursa olsun o kişiye saygısızlıktır.
Bu anlamda birazcık empati yapmalı ve başkalarının bizim hakkımızda konuştuğunda neler yaşayacağımızı düşünmeliyiz. Arkasından konuştuğumuz kişi kendisi hakkında konuşulanları duyduğunda üzülecektir. Biz de arkamızdan konuşulduğunda üzülüyor hatta konuşan hakkında veryansın etmiyor muyuz? Öyleyse bize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi artık biz de yapmayalım.
Aslında farkında olmadan başkası hakkında konuşmalarımız kısmen olumsuz düşünceler ve ön yargılarımızı da içinde barındırmaktadır. Kendimize olumsuz düşüncelerden de korunmak için insanlar hakkında daha pozitif ve yapıcı düşüncelerle beslenmeliyiz. Gıybetten uzak durmalı ve hatta aynı ortamda olduğumuz insanların da gıybet etmesine mani olmalıyız.
Bize yakışan başkaları hakkında olumsuz düşünceden uzak durmak, yanımızda olmayanlar hakkında olumsuz konuşmamak ve konuşturmadan bir yaşam sürmek ve güzel ahlakı benimseyerek güzel ahlaklı örnek insan olmaktır.
1971 yılında Sakarya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Adapazarı’nda tamamladı. Halkla ilişkiler ve medya mezunu olan Abdülkadir Şen evli ve 2 çocuk babasıdır. 1999 depremi sonrası Beton Santrali Müdürü olarak 7 yıl görev yaptı. 2007 yılında Sakarya Kültür ve Sosyal Yardım Vakfı ( SAKVA)'nda Yönetim Kurulu Üyesi ve idareci olarak bulundu. Seyahat etmeyi seven Abdülkadir Şen’in yaptığı seyahatlerinden derlediği FAS ve BALKANLAR’ı anlattığı yayımlanmış 2 gezi/anı kitabı, Kurtuluş savaşı kahramanlarından Kazım Çavuş'un savaş hatıralarını yazdığı bir kitabı vardır. Sakarya merkezli yayın yapan Zafer Dergisinde ve Yeni Sakarya Gazetesinde yazıları çıkmaktadır. Halen Sakarya ili Adapazarı ilçesinde hayatını sürdürmektedir.