Konu ister varoluş isterse metafizik olsun düşüncemizin vardığı yer bir öte dünya arayışından geçiyor. Peki Metaverse nedir? Metaverse öte dünya fikrinden ziyade bildiğimiz dünyanın teknolojik altyapısını kullanarak geçtiğimiz sanal bir evren. İnternet, bilgisayarlar arasındaki iletişimi sağlayarak çığır açtığında sanal evren yalnızca bir ütopya olarak kenarda duruyordu. Ama hayaller gerçektir ve zaman da oldukça göreceli…
Metaverse evrenine girmek için ihtiyacımız olan şey bir bilgisayar, sanal gerçeklik ya da artırılmış gerçeklik cihazıdır. Peki Metaverse kimin? Hiç kimsenin ya da herkesin. Metaverse sanal bir kamusal alan oluşturmayı vadediyor. Yani sanal bir sosyal dünya, kamusal alanlar ve tabi özel alanlar oluşturuluyor. Facebook konuyla o kadar ilgili ki Metaverse’ün sahibi olarak düşünülüyor. Hatta yakın zamanda Meta’nın kurulması ve bu alanda ciddi ilginin olması akılları bir hayli karıştırdı. Geçtiğimiz yılın Eylül ayı itibariyle Facebook’un aylık aktif kullanıcı sayısı 3 milyona yakın ve günlük aktif kullanıcı sayısı 1.93 milyon civarındaydı. Bu açıdan Facebook’un en fazla kişisel veriye sahip olan teknoloji şirketi olduğu biliniyor.
“Vardır bu işte bir hinlik, cebimizdeki paranın peşindiler” diyerek geçebileceğimiz bir konu olmadığı apaçık, diğer yandan bu alana yapılan yatırımların ve ilginin artacağını, hatta çok geçmeden hepimizin bir biçimde kendimizi burada bulacağımızı söylemek hiç zor değil. Bazı şehirlerde arsa satışları çılgın yatırım olarak pazarlanıp saatler içerisinde herkes sanal bir arsa sahibi yapıldı.
Metaverse ile yapılmak istenen çok daha iddialı bir şey, şöyle ki Vikipedi’nin Oğuz Kuş’un Metaverse: ‘Dijital Büyük Patlamada’ Fırsatlar ve Endişelere Yönelik Algılar çalışmasını refere ederek söylediği “Metaverse’ü iletişim perspektifinden yeni bir gerçeklik, anlam dünyası ve iş birliği fırsatları sunan; kültürel, entelektüel ve ekonomik üretim için alt yapı ve etkileşim olanakları tanıyan; farklı gelişmiş teknolojilerin eş zamanlı ve entegre bir biçimde kullanıldığı; siber toplumsal bir düzlem şeklinde tanımlamak mümkündür.” ifadesi beni hafiften ürpertti. Bilmediğimiz bir dünyanın tasavvur edemediğimiz toplumsal düzeni, sosyal bilimcilere bolca mesai yaptıracak gibi görünüyor
Ben sanal toplumsal bir düzenin kurulması konusunda ve sosyolojinin sanal bir evrene taşınması konusunda oldukça merak içindeyim. Bu evrenin getirdikleri kadar götüreceklerini de merakla bekliyor, özellikle sosyal bilimcilerin böyle bir gelişmede daha fazla söz sahibi olması ve bu işe en başından dahil olması gerektiğini düşünüyorum. Fransız Devrimi’ni ya da Reform’u canlı canlı izlemek gibi çok acayip…
1991 yılında Sakarya’da doğdu. Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Üniversite yıllarından itibaren metin yazarlığı ve blog yazarlığı yaptı. Şu an bir dergide editör olarak çalışmaktadır.