Küresel Ar-Ge büyüklüğü reel olarak 2000’den bu yana neredeyse üç kat artışla günümüzde 2,8 trilyon USD düzeyine ulaşmış durumda. Bu büyüme büyük ölçüde özel sektör yatırımlarından kaynaklanıyor.
Asya, özellikle Çin’in hızlı artışı sayesinde küresel Ar-Ge pastasından giderek daha büyük pay alıyor; bazı veriler 2025’te Asya’nın küresel payının %40’ların üzerine çıkacağını gösteriyor. OECD verileri Çin’in Ar-Ge büyüme hızının 2023’ten bu yana OECD ve AB ortalamasını ciddi şekilde aştığını not ediyor.
Toplamda en yüksek Ar-Ge harcaması yapan ülkeler sıralamasında ABD halen en üst sırada; onu Çin, Japonya, Almanya, Güney Kore gibi ülkeler izliyor. Ancak kişi başı ve GSYH’ye oran (R&D yoğunluğu) açısından küçük/orta ölçekli bazı ülkeler (İsrail, Güney Kore, İsveç) öne çıkıyor. Ülkeler bazında farklılıkları değerlendirelim.
ABD, hâlen toplam Ar-Ge harcamasında lider; özel sektör (büyük teknoloji ve ilaç firmaları) harcamaları yüksek. Ancak 2022–2024 döneminde ABD büyümesi göreli olarak yavaşladı. Bunun nedeni olarak veri güvenliği/çıkar çatışmaları, tedarik zinciri kısıtları ve politika değişiklikleri risk olarak değerlendiriliyor. Bu yönlü ivme sonucu ABD, yenilikçi ekosistem ve sermaye gücü sayesinde yüksek Ar-Ge harcamalarını sürdürse de küresel payı göreli olarak düşecektir.
Çin’in Ar-Ge harcamaları hızla artıyor; hem kamu hem özel sektör yatırımları büyüyor ve patent faaliyetleri yükseliyor. OECD Raporları Çin’in Ar-Ge büyüme oranlarının OECD ortalamasının çok üstünde olduğunu gösteriyor. Önümüzdeki süreçte Çin, toplam Ar-Ge içinde daha büyük pay alacağı net bir şekilde gözüküyor. Özellikle yapay zekâ, yarıiletken, biyoteknoloji ve temiz enerji alanlarında yoğunlaşma sürüyor. Ancak teknolojik özerklik hedefleri ve dışa dönük ticaret/teknoloji kısıtları büyüme modelini etkileyecektir.
Avrupa Birliği toplamında R&D/GDP oranı ( Ar-Ge harcamalarının Gayri safi yurtiçi harcamalarına oranı) 2023 yılı için % 2,22 olarak raporlandığını görüyoruz. Almanya ve Fransa gibi büyük ülkelerde büyüme yavaş, İspanya, Polonya’da ise hızlı artış gözlemleniyor. İskandinav ve Orta-Avrupa ülkeleri (İsveç, Finlandiya, Avusturya) yoğunlukta önde bulunuyor. Avrupa, yeşil dönüşüm ve stratejik teknolojilerde (yarıiletken, pil teknolojileri, temiz enerji) kamu teşvikleriyle yatırımı artırma eğiliminde; fakat özel sektör dinamizmi ve sermaye çekme rekabetinde ABD ve Çin ile zorluk yaşayacağı öngörülüyor.
Güney Kore, Japonya, İsrail, Tayvan gibi ülkeler GSMH’ye oranla yüksek Ar-Ge yatırımları yapıyor. Bu ülkeler yüksek teknoloji üretimi ve ihracatları sayesinde Ar-Ge’yi sürdürüp küresel tedarik zincirlerinde kilit roller oynamaya devam ediyor.
Yukarıda değindiklerimizin dışında ekonomileri gelişmekte olan Brezilya, Hindistan, Türkiye, Körfez Ülkeleri dikkat çekiyor. Hindistan nitelikli işgücü ve yazılım/BT şirketleriyle Ar-Ge kapasitesini artırıyor; ancak Ar-Ge/GDP oranı hâlâ gelişmiş ülkelere göre çok düşük seyrediyor. Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, Katar) stratejik yatırım araçları ve fonlarla Ar-Ge’ye hızlı girişler var; odaklarını enerji dönüşümü, sağlık ve dijital altyapı oluşturuyor. Türkiye ise nsan sermayesi ve bazı sektörlerde yetkinlik belirgin olmasına rağmen toplam Ar-Ge harcaması ve Ar-Ge/GDP oranını artırmak için daha sistematik teşvik/özel sektör katılımı gerekiyor. Bu ülkelere dair veriler heterojen olduğunu da göz ardı etmeyelim. Önümüzdeki 5–10 yılda başta ülkemiz olmak üzere hızlı yatırım yapan gelişmekte olan ekonomiler önemli sıçramalar yapabilir.
*
Ar-Ge harcamalarının sektörel yönelimlerini incelemek istediğimizde dört başlık karşımıza çıkıyor. En büyük yönelim, kuşkusuz yapay zekâ ve yazılım alanında oluyor. Bu sektör büyük teknoloji firmalarının Ar-Ge’siyle destekleniyor; özel sektör yatırımları da artmaya devam ediyor. İkincil olarak sağlık ve biyoteknoloji alanı pandemi sonrası yakaladığı ivme ile ilaç ve aşı Ar-Ge’leri hızla sürüyor. Ardından enerji ve iklim teknolojileri Ar-Ge’leri geliyor. Özellikle Avrupa ve ABD politikalarında öncelikli olarak temiz enerji Ar-Ge’sine kamu fonları yönlendiriliyor. En büyük sektörel yönelim sırlamasında ülkemizin de yoğunlaştığı savunma ve stratejik teknolojiler alanı alıyor. Jeopolitik gerilimlerle birlikte bazı ülkelerde kamu Ar-Ge fonları savunma ağırlıklı artıyor.
*
Kısa ve orta vadede Asya’nın payının büyüyeceği muhakkak. Çin başı çekmeye devam ediyor. Güney Kore, Hindistan ve Tayvan bölgesel güçlerini pekiştirecek. Asya, küresel Ar-Ge harcamalarında daha büyük pay alacak. Her şeye rağmen ABD toplam liderliğini koruyacaktır; ama payı azalacaktır. Mutlak tutar yükselmesi muhtemel, ama küresel dağılım değişecek. Avrupa Birliği ülkeleri stratejik yatırımlar yapsa da rekabetçi risk var. Avrupa’da yeşil dönüşüm ve stratejik teknolojiler için artan kamu desteği bekleniyor; özel sektör dinamikliği kritik olacaktır. Global Ar-Ge’nin büyük kısmını özel sektör oluşturuyor; teknoloji şirketleri ve büyük sanayi oyuncuları inovasyon gündemini belirlemeye devam edecektir.
*
Politika yapıcılar için şu önerilerde bulunarak konuyu toparlayalım: Hedeflenmiş kamu teşviki ve özel sektör finansmanı sağlanması önem arz ediyor. Kamu fonları, çarpan etkisi yüksek alanlarda (Yapay Zekâ altyapısı, temiz enerji, kritik tedarik zincirleri vb.) verilmesi gerekir. Bu süreçlerde nitelikli araştırmacı yetiştirme, uluslararası akademik-endüstri ortaklıkları mutlaka teşvik edilmelidir. Küçük ölçekli yenilikçilerin erişebileceği erken dönem fonları ve vergi teşvikleri verilerek startup kanalları güçlendirilmesi gerekir. Üniversite-sanayi işbirliğini ticarileştirecek araçlar (spin-off destekleri, IP yönetimi) artırılarak teknoloji transferi ve ticarileşme odaklı mekanizmalar geliştirilmelidir.
Bir sonraki yazımız ülkemizin Ar-Ge yatırımlarını değerlendirmek üzerine olacak.
Her şey gönlünüzce olsun.
1969 yılında Adapazarı’nda doğdu. İlk ve orta öğretimini Adapazarı’nda, Lise eğitimini Sakarya 1. Endüstri Meslek Lisesinde (Elektrik Bölümü) tamamladı. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümünde tamamladı. İlk Yüksek Lisans eğitimini Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Yüksek Mühendis” unvanını alarak, ikinci Yüksek Lisans eğitimini ise Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İşletme bölümünde “İşletme Bilim Uzmanı” unvanını alarak tamamladı. Askerliğini kısa dönem olarak Ankara’da ve Manisa’da yaptı. Çalışma hayatına 1991 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda başladı, Sivas, Tekirdağ ve Sakarya illerinde Teknik Öğretmen ve Yönetici olarak vazife yaptı. 2004-2007 yılları arasında Adapazarı Merkez Belediyesi’nde Teknik İşler Başkan Yardımcısı, 2007-2014 yılları arasında Sakarya Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcısı ve 2021-2022 yılları arasında Teftiş Kurulu Başkanı olarak görev aldı. Halen Elektrik Makine ve Malzeme İkmal Daire Başkanı olarak vazife yapmaktadır ve bu daire sorumluluğunda kuruma ait 6 HES ve 1 GES işletmeciliği yapılmaktadır. 2017-2024 yılları arasında Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Sakarya Şube Başkanlığı’nı yürütmesinin yanında yerel ve ulusal ölçekli derneklerde muhtelif görevlerde bulunmuştur. 2015 yılından bu yana “Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı" da yapmaktadır. Telekomünikasyon alanında Cem SERTEL ile birlikte kaleme aldığı “Haberleşme Tekniği-1” kitabı halen lise ve üniversitelerde okutulmaktadır. Evli ve 3 çocuk babasıdır.
