Bir İş Yapılmayı Hak Ediyorsa, En İyi Şekilde Yapılmayı da Hak Eder mi? Yoksa Mükemmel İyinin Düşmanı mıdır?
Günümüz iş dünyasında ve kişisel yaşamda, iş yapma süreci ve bu sürecin kalitesi sürekli olarak tartışılan konular arasındadır. İşin hakkıyla yapılması gerektiğine inanmak, kaliteyi ön planda tutarken; mükemmeliyet arayışının, verimliliği ve ilerlemeyi yavaşlattığı düşüncesi de önemlidir. Her iki görüş de iş yapma biçimimize farklı şekillerde yön verir ve bu iki bakış açısını anlamak, işleri nasıl ele alacağımız konusunda bize rehberlik edebilir.
1. Mükemmellik Arayışının Avantajları
“Bir iş yapılmayı hak ediyorsa, en iyi şekilde yapılmayı da hak eder” yaklaşımı, özveri ve kaliteye büyük önem verir. Bu düşünceye göre, işe olan saygı ve verilen emek, ortaya çıkan sonucun kalitesini belirler. Bir görevi en iyi şekilde yerine getirmek, yalnızca işi yapan kişiyi değil, aynı zamanda işin fayda sağlayacağı kişileri de olumlu etkiler. Örneğin, yazılım geliştirme sürecinde kaliteli bir kod yapısı, yazılımın sürdürülebilirliğini artırır ve uzun vadede hataları en aza indirir. Kaliteli bir iş, hem bireysel gelişime katkı sağlar hem de güvenilir bir itibar kazandırır .
2. Mükemmeliyetçiliğin Dezavantajları
Öte yandan, “Mükemmel iyinin düşmanıdır” ifadesi, mükemmeliyetçiliğin bazı sakıncalarını ortaya koyar. Mükemmel olma arzusu, işleri tamamlama sürecini uzatabilir ve bazen de tamamlanmamasına neden olabilir. İşin her detayında mükemmel olmayı hedeflemek, kişiyi bitmek bilmeyen bir revizyon döngüsüne sokabilir ve işin asıl amacından sapmasına neden olabilir. Bu durumda, zaman ve kaynaklar daha verimli kullanılabilecekken, mükemmeliyetçilik peşinde boşa harcanır. İş dünyasında sıkça görülen bu durum, özellikle yenilikçi projelerde ilerlemeyi sekteye uğratır ve yaratıcılığı kısıtlayabilir .
3. Dengeli Bir Yaklaşım: “Yeterince İyi” Kavramı
Bu iki uç yaklaşımı dengelemek, iş yaparken daha etkili sonuçlar elde etmemizi sağlayabilir. Her işin mükemmel yapılması gerektiği doğru olmakla birlikte, bazı durumlarda “yeterince iyi” olanla yetinmek daha sağlıklı olabilir. Yeterince iyi bir iş, tamamlanmış bir proje anlamına gelir ve bu, ilerlemek için kritik öneme sahiptir. Mükemmeliyet arayışı, yalnızca önemli detaylarda devreye girmelidir; aksi takdirde, enerji ve zaman kaybına yol açabilir. Bu yüzden, bazı projelerde mükemmellikten ziyade işlevsellik ve fayda önceliklidir. “Yeterince iyi” yaklaşımı, işin tamamlanması gereken kritik zamanlarda verimli bir seçim olabilir .
4. Kalite ve Verimlilik Arasındaki İlişki
Bir işin kaliteli yapılması, her zaman mükemmel olmasına gerek olmadan sağlanabilir. Önemli olan, işin amacına uygun ve etkili bir şekilde yapılmasıdır. Kalite, gereksiz detaylara takılmadan, işle ilgili kritik noktalara odaklanarak da sağlanabilir. Bu, kaliteyi korurken, zamanında teslim etmeyi de mümkün kılar. Örneğin, bir yazılım projesinde, kullanıcıların temel ihtiyaçlarına hitap eden bir ürün ortaya koymak, fazladan özellikler eklemek için harcanacak zamandan daha değerlidir .
Sonuç: Hangi Yaklaşım Tercih Edilmeli?
Sonuç olarak, her iki görüş de iş yaparken dikkate alınması gereken önemli noktalara işaret eder. “Bir iş yapılmayı hak ediyorsa, en iyi şekilde yapılmayı da hak eder” yaklaşımı, kaliteye önem verenler için ideal bir felsefedir. Öte yandan, “Mükemmel iyinin düşmanıdır” düşüncesi, özellikle hızlı hareket etmek ve sonuç almak gereken durumlarda etkili olabilir. Bu iki bakış açısını dengeli bir şekilde birleştirmek, hem kaliteden ödün vermeden çalışmayı hem de verimliliği artırmayı mümkün kılar.
Bu yüzden, iş yaparken ideal bir dengeyi yakalamak önemlidir. Yeri geldiğinde mükemmeliyetçi bir yaklaşım benimsemek ve kritik detaylarda en iyi sonucu hedeflemek; yeri geldiğinde ise “yeterince iyi”yi kabullenip harekete geçmek, başarılı bir iş sürecinin anahtarı olabilir.
Bu denge, iş süreçlerinde daha fazla esneklik ve etkililik sağlar. Hangi yaklaşımın ne zaman kullanılacağı, işin türüne, aciliyetine ve uzun vadeli hedeflere bağlı olarak belirlenmelidir. Bu sayede, işler hem kaliteli hem de verimli bir şekilde tamamlanabilir.
1977 yılında Kastamonu’da dünyaya geldi. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden ve Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümünden mezun oldu. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslami Bilimler Anabilim Dalı Kelam Bölümünde Yüksek Lisans yaptı. 2002 yılından beri reklamcılık sektörünün içerisinde yer aldı. Grafik tasarım üzerine uzmanlaştı. Sakarya Üniversitesi’nde Grafik Tasarım, Fotoğrafçılık, Medya Planlama ve Mesleki Bilgisayar Uygulamaları dersleri verdi. Profesyonel anlamda stok fotoğrafçılıkla uğraşmaktadır. Halen bir reklam ajansında grafik tasarım üzerine çalışmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.