İlk yazımızda geçen yıla yaşanan bazı sıra dışı projeleri sizlerle paylaşmıştım. Bu yazımda ise geçen yıl gerçekleşen/başlayan başarılı bazı çalışmaları yeniden hatırlatmak istiyorum.
*
Ülkeler fosil yakıtları aşamalı olarak ortadan kaldırmaya çalışırken güneş ve rüzgâr bazlı enerji çözümlerinin kurulumu hızlanıyor. Bu teknolojilerin azalan birim maliyetleri büyük projeleri gerçekleştirmek isteyen ülkeler için de cesaret verici.
Rüzgâr santralleri açık deniz platformlarına taşındığı günden bu yana daha büyük türbinler kurulmasına ve daha hızlı rüzgârlardan yararlanmalarına imkân sağladı. Güneş enerjisi projelerini açık denizlere taşımak ise ikinci planda kaldı. Ancak artık büyük yüzer güneş santrali projeleri de gerçekleştiriliyor.
Karayipler, Japonya, Güney Kore, Umman gibi bölgeler güneş açısından zengin ancak rüzgâr açısından kıt olması ve sınırlı kara parçasına rağmen yakınındaki sular açık deniz güneş enerjisi için idealdir. Yani proje özelinde Güneydoğu Asya’da çok büyük bir yüzer güneş enerji santrali potansiyeli olduğunu hatırlatalım.
Dünyanın en büyük yüzer güneş enerji santrali Singapur merkezli bir şirket tarafından Tayvan hükümeti ile ortaklaşa yürüttüğü bir proje kapsamında devreye alındı. Projenin büyüklüğü 373 megavat. Enerji sektöründekiler için bu birim çok şey ifade etmekle beraber yazılarımızı sade vatandaşın da takip etmesi açısından bu miktarın 75 bin eve elektrik sağlayacağını söylemeyi de ihmal etmeyelim. Bu arada proje 3500 dönüm alanı kapsamakta.
Yüzen güneş enerjisi projesi, dikkat çekici özelliğinin yanı sıra, Tayvan’ın 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ve 2025 yılına kadar hedeflediği 20 GW yenilenebilir enerji kapasitesine ulaşma yolunda da önemli ilerleme sağlıyor.
*
İkincisi, Almanya’nın doğusundaki linyit bölgesi Lusatia’da dünyanın en yüksek rüzgâr türbininin inşasına başlandı.
Projenin temeli Brandenburg eyaletindeki Schipkau’da Eylül ayında atıldı ve üretim bu yazın başlaması planlanıyor. Türbinin planlanan yüksekliği, kanatlar dâhil 364 metre olacak. Bu yükseklik Berlin’deki televizyon kulesiyle neredeyse aynı seviye anlamına geliyor. Fizibilite esnasında projeyi üstlenen Beventum ve Gicon firmaları tarafından sahada 300 metre yüksekliğinde bir ölçüm kulesiyle yüksek irtifa rüzgâr hızlarını ölçtüler. Şirketler, yüksekliğin rüzgâr enerjisi verimini yüzde 40 artıracağını ve bunun aynı rotor çapıyla iki kat daha fazla elektrik verimine eşit olduğunu tespit ettiler. Bu yükseklikte rüzgârın ortalama hızı daha yüksek olmakla kalmadığını, aynı zamanda daha geniş bir dağılıma sahip olduğunu ve dolayısıyla bu durumun rüzgâr türbinleri için önemli ölçüde daha fazla tam yük saati anlamına geldiğini gördüler.
Bu yükseklikte çalışmak her ne kadar açık deniz rüzgar türbinlerine benzese de karada çalışmanın getirdiği avantajları sağlıyor. Bu avantajlar inşaat ve bakım maliyetlerinin önemli ölçüde daha düşük olması ve sonuç olarak karlılığı olumlu etkiliyor.
Bu tür çalışmalar, bugüne kadar rüzgâr enerjisinden ekonomik olarak yararlanmanın mümkün olmadığı, düşük rüzgâr bölgeleri olarak adlandırılan bölgelerin geliştirilmesinde de yüksek irtifa rüzgâr türbinlerinin kullanılabilecek olmasına yol açıyor.
Çalışma; mevcut rüzgâr türbinlerinin aralarına inşa edilecek ve altta kalanların rüzgârını kesmeden yeni kapasite oluşturacak.
Bu teknolojiyle açık deniz rüzgar türbini kurmakta zorlanan ülkeler için mevcut rüzgâr santrallerine yeni kapasiteler eklenebilir, hatta gelecekte katmanlı saha kurulumları da gerçekleşebilir. Yüksek irtifa rüzgâr türbinleri sayesinde üç seviyede yenilenebilir enerji üretimine kapı aralanmış oluyor: yerdeki güneş panelleri, geleneksel rüzgâr türbinleri ve üstte bir yüksek irtifa türbini tabakası.
Bu tür projelerin ülkemizde de geliştirilebileceğine inanıyorum. Sonuçta yenilenebilir enerjide hedefe ulaşmak için her alanda çalışma yapmayı ihmal etmemek lazım.
Sağlıcakla kalın.
1969 yılında Adapazarı’nda doğdu. İlk ve orta öğretimini Adapazarı’nda, Lise eğitimini Sakarya 1. Endüstri Meslek Lisesinde (Elektrik Bölümü) tamamladı. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümünde tamamladı. İlk Yüksek Lisans eğitimini Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Yüksek Mühendis” unvanını alarak, ikinci Yüksek Lisans eğitimini ise Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İşletme bölümünde “İşletme Bilim Uzmanı” unvanını alarak tamamladı. Askerliğini kısa dönem olarak Ankara’da ve Manisa’da yaptı. Çalışma hayatına 1991 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda başladı, Sivas, Tekirdağ ve Sakarya illerinde Teknik Öğretmen ve Yönetici olarak vazife yaptı. 2004-2007 yılları arasında Adapazarı Merkez Belediyesi’nde Teknik İşler Başkan Yardımcısı, 2007-2014 yılları arasında Sakarya Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcısı ve 2021-2022 yılları arasında Teftiş Kurulu Başkanı olarak görev aldı. Halen Elektrik Makine ve Malzeme İkmal Daire Başkanı olarak vazife yapmaktadır ve bu daire sorumluluğunda kuruma ait 6 HES ve 1 GES işletmeciliği yapılmaktadır. 2017-2024 yılları arasında Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Sakarya Şube Başkanlığı’nı yürütmesinin yanında yerel ve ulusal ölçekli derneklerde muhtelif görevlerde bulunmuştur. 2015 yılından bu yana “Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı" da yapmaktadır. Telekomünikasyon alanında Cem SERTEL ile birlikte kaleme aldığı “Haberleşme Tekniği-1” kitabı halen lise ve üniversitelerde okutulmaktadır. Evli ve 3 çocuk babasıdır.
